Bindik otobüse hoplaya zıplaya geldim. Molada mecburen indim çünkü otobüs çok lükstü, vegötüm deri koltuktan pişik oldu. Ama karizmadan zerre fire vermedim allahıma be. :) Yaranılmıyor insana koltuk deri olsa suç, kadife olsa suç. :) Alışmadık götte pişik durmadı nitekim, piştim.
Yol güzeldi, severim camdan bakmayı pır pır. Bir bedevi olarak sıcağı çok seviyorum hatta o sıcakta perde bile kapatmadım. Ama genede otobüs yolculuğunun havası bir başka. Üzerime kahve döktüm, döküleceği arsa oluyor. Nasıl olayların olacağı varsa oluyor, buda öyle birşey. Engelleyemiyorsun.
Sonra feribot, tost ayran yaptım, çok severim bu muhabbeti, gezinip dururdum feribotun alt katında üst katında. Enteresan bir durum hiç çişim gelmedi. :D Ve koskoca rüzgarlı Çanakkale Boğazı cayır cayır yanıyor, rüzgar sıcak esiyordu. Ama ben götümün pişmesi hariç çok mutluydum bun durumdan.
Ve tostumu yerken, bir uğur beceğinin o saatte konmasını hiç beklemezdim. Kondu dolandı ve gitti. Hayra yordum :D
Eve geldim saat tam 1di. Vesait bulamadığımdan yürüdüm, bizimkiler karşıladdılar evde, banki 1 gün önce beraber değillermiş gibi. Ve vurdum kafayı yastığa, nerde olursa olsun insanın kendi evindeki huzuru başka yerde bulması çok ama çok zor. Cırcır böcekleri yırtınrken, ben derin bir uykuya doğru dalıyordm. Ve daldım...