Sabah güneşli. Güzel bir gün olacak. Odamın camını açtım, temiz hava girsin diye. Tarçın dışardaydı, dedim çabuk içeri dolanma dışarıda fazla. Girdi. O sırada cicisinin ucundaki ipin halkasının çıktığını gördüm. Aldım, çakımla kestim ipi düğümlemeye başladım
...
Bir hışırtı, hışır hışır...
...
boşluk
...
Birşey çarptı yere..?
...
Tarçın
...
Düştü, 6. kattan yere düştü...
Hatırlıyorum ve lanet olası hafızam o sesi ve görüntüyü ölene kadar saklayacak sanırım. İndim aşağıya yaşıyor ama çok korkmuş, bahçedeki çamaşır iplerine takılmış. Sağ ayağı derin bir çizik ve ezik içinde. Koşturdum veterinere. Serumlar, iç kanama ihtimaline karşı ilaçlar, kesik için antibiyotik. O tüm bu işlemler sırasında gık bile demedi ve kafasını koltuk altımdan çıkarmadı.
1 haftalık ömrüm gitti resmen ya, ve şimdi evlat acısının ne demek olduğunu tahmin edebiliyorum. Çok kötü çok. Kaslarım tutmuyor, elimden ayağıma, ağlamak istiyorum ama herzamanki gibi onuda yapamıyorum. Boşlukta gibiyim. Psikosomatik düzenleyici aldım uyuştursun beni diye. Tarçın ise o halişyle hala evde gezmeye çalışıyor o tatlı bakışını atıyor sağasola. Ama artık 8 canlı. Biri gitti kaldı 8...