Küçükken hava soğuk, kar ve don olduğunda camdan bakardım. Bizim cadde eğimli olduğu için buz tutardı ve arabalar çıkamazdı. Çıkabilenlere ise büyük bir saygı ve hayranlıkla bakardım. Yerdeki o ince kar tabakasında otomobillerin bıraktığı o iz, beni hipnotize ederdi ve çocuklara özgü o aptal bakış ve parlak gözlerle bakardım izlere. O izler hiç bitmezdi ama ben kendi görebildiklerime bakarak dalar giderdim. O izlerle kendi hayatım arasındaki benzerliği çözmem ise 27 yıl kadar gecikti.
O gecelerde evde sobanın başında kestane yapardık, çıtır çıtır olurdu. Ağzıma atardım hemencecik ama yanardı. Isıramazdım da, uflaya puflaya yemeğe çalışırdım. Camdan karın yağışını ve sokak lambasının turuncuya çalan rengine bürünerek ceddeye düşmesini izlerdim. Bazen camı açardım gizlice çünkü annem kızardı evi soğutuyorum diye. Camın önünde biriken karlardan süçük bir kartopcuğu yapıp kardeşime yada evdekilereden birine atardım.
Şimdi ise o zamanlar sadece hafızamın bir kısmını oluşturmaktan ileri gitmiyor. Ne eski tadım ne eski zamanlar var. Herşey değişti, kar bile kırmızı yağıyor değil mi..?