Saat 15- 15:30. Ben Nilüferde oturuyorum Bursada okulla aramız yaklaşık 15 - 20 km. Tamam, giyinirsin alırsın topu yanına, gittik okula. Tıp fakültesinin arkasındaki sahalarda başladık oynamaya, sonra bir iki genç geldi, abi maç yapalım mı yapalım. Saat oldu 19:30 civarı hava karardı kararacak. Dedik eve gidelim hafiften.Yürümeye başladık tam acilin önünden geçiyoruş sert tonlu bir ses kabedayı edasıyla seslendi bize;
- Şşşş gençler,..!
Ben gerek küçüklükten, gerek yetişme tarzımdan, gerekse lise hayatımdan bu tarz kabadayı durumlara alışık olduğum için aynı tonda cevap verdim.
- Buyur dayııı
- Burada yurt varmııış..?
- Naaapıcan..?
Benim daha kabadayı ses tonumdan ve o anda benim bilmediğim durumun zorluğundan olacak, o ses yumuşadı.
- Şey bizim hanıma kan lazım da..?
..?
Benim arkadaş atıldı hemen;
-Hangi grup amca..?
Adam 50 55 yaşlarında tahminen işçi emeklisi, 3 günlük sakalı, yorgunluğunu belli eden gözleri ve yılların acısını yansıtan kırışıklıklarıyla bize bakıyordu.
-A pozitif. Benim kan tuttu "hadi koş" dedi arkadaş hemen gittik acile, doktor girergirmez anladı durumu. Doktor 30 yaşlarında klasik doktor bakışlı açık tenli biri.
- Biz geldik
- Hayırdır..?
- Amcanın eşine kan lazımmış.
- Sadece bu kadar mı..?
- Evet yetmez mi..?
Bana doğru eğilip "sen gelsene arkaya iki dakika" dedi doktor, gittik.
Tuttu kolumdan oğlum durum çok acil, kadın mide kanaması geçiriyor koş ne kadar bulubilirseniz getir.
... siktiiiiiiir
Döndüm amca hafif meraklı ama eşinin durumundan bihaber bana bakıyor. Hiç bozmadan arkadaşa gel diyerek ve tüm şaşkınlığına aldırmayarak, deminki kabadayılığıma üzülerek koşmaya başladık. Benim liseden tayfadan bir arkadaş vardı, ki eski lise arkadaşımdı uluslararasında 2. öğretimdi. Hemen okula doğru 2 kmlik koşu başladı. Sınıfı 4. katta, tırman tırman sınıfa gir...
- Sıçtık sınıf boş çıkmışlar... Ulan Ferhat kırk yılın başa bir boka yarayacaktın oda olmadı...
4 kat in, "yurda gidelim" dedim "orda anons" ettiriririz.
1 km var yok yurt okula, gene koş yurda gittik anons yaptırdık. O sırada aaa Ender kız arkadaşıyla dışarı çıkıyor. Ender Mersinli, manken gibi yakışıklı, hafif saf ama beni çok seven biri. Gel lan buraya, mevzuu bu, kan veriyosun! Ender şaşkın, "abi kız" ya başlatma oğlum sevaba girecez bak bizde uğraşıyoruz. Ender cepte 1, o sırada 2 tane sağ görüşlü arkadaş geldi.
- Kim kan istiyor..?
- Ben
- Kardeş ben Hasan, bu Mehmet hadi gidelim.
Aaaa ettik 3! Abi bir anons daha çaksana gözünü sevimbak hastamız var çok acil.
- Dikkat dikkat, kanamalı bir hasta için çok acele a Rh + kana ihtiyaç vardır...
Son koşu başladı acile girdik içeri ter içinde doktor gördü, bizi
- abi bu kadar bulabildik.
- tamam napalım?
O sırada 185 cm boylarında kel, açık tenli uzun suratlı bir intern geldi. Ayaklarında beyaz Sabolar.
- Senin vaktin var mı? dedi
- Var neden sordun..?
- Sen Trombosit vereceksin
- İyi veririm
Uln verim de Trombosit ne ki..? Trombositin tam olarak ne olduğunu tam 4 yıl sonra Tıbbi Eğitimde öğrendim. Kanama olduğu zaman kanamayı durduran kan pulcukları. Birbirleri üzerine yapışıp kanın dışarı çıkışını önlüyorlar.
- Sen gel dedi bana kan grubunu öğrensinler bi.
Hemşire tuttu beni bir odaya soktu kan testi yapacak, dedim
- Benim grubum A Rh +
- Haaa öyledir kesin, demin 40 yaşında adamda A+ dedi B- çıktı hasta geberiyodu test yapacağız.
Hay senin ben ananı.....
- İyi yap!
Yaptı, A +Nooolduuuu..?
Sonra başka odaya geçtim form doldur dediler tam doldurmaya başlayacağım Ender içeri girdi.
-Abi benim olmuyor?
-Niye lan?
- Abi 2 hafta önce köpek ısırdı beni aşı oldum kuduz aşısı olanlar veremiyomuş
- ...
- Eyvalah kardeşim, ya sende kusura bakma.
- Olsun olsun geçmiş olsun size.
3 kişi kaldık. Bari formu dolduralım, o sırada karşımdaki yiğitler aralarında konuşuyolar;
-Şşş Hasan lan burda 2 hafta içinde yaptıysanız falan diyo, lan biz Leylaya gittik ya bi bok geçmesin..?
- Yok lan Leyla sağlam karıdır.
- Ya ne bok yiyim adama frengili kan verecekler iyilik yapacam diye şimdi... dedim içimden formu doldurdum intern içeri girdi.
- Tamam mı doldurdun mu..?
- Evet
- Hadi gel benle.
Bir insan Saboyla nasıl o kadar hız yapabilir bilemiyorum o ne terliktir ki ayaktan çıkmaz. Küçük bir oda, karşımda O bana inanmayan hemşire elinde kordonlar aparatlar beni bekliyor. Dişçi koltuğu gibi geniş rahat bir koltuğa uzandım. Kollarıma taktılar o aparatı. Maktina çalıştı ve içinde çamaşır makinesi misali birşey dönmeye başladı. Benim sağ koldun çıkar kan o tüplerden geçip sol koldan içeri girdi. Ben başladım;
- Ah ulan Bursa kanıma emdin benim,
- Bana su verin
- Sen ne güzel şeysin hemşire hanım...
Hemşire Ayşe hayatı boyunca o kadar gülmediğini kendisi söyledi. Benim kandan çıkan Trombo sıvısı Capri Sun gibi damlaya damlaya bir poşette birikmiş, tam kayısı suyu renginde ama biraz açığı. Aldım elime iğrendim çünkü sıcaktı. Sonra intern geldi, sıvı hazır mı hazır.
- Durumu çok ağır mecburen içiricez dedi.
... hö
Kanama çok olurca yukarıdan veriyorlarmış sıvıyı. Ben ayağa kalktım vedalaştık çok iyiyim, köşeyi döndüm kantine gidip birşeyler yiyeceğim. 2 açma 1 ayran yemişim sabahtan beri saat 23:00 olmuş. Kantine girdim. - Fuuuuf
Yüzümden bir rüzgar geçti, başım dön dön dön ve mide bulantısı. Tansiyon sizlere ömür, hemen wcye koştum kusmaya kusacak sadece safra var midede. Sonra kendime geldim 3 calve çorba, 4 poğaça vs yedik ve eve döndük. Sabah o zamanki kız arkadaşımla buluştuk okulda, anlattım böyle böyle o şokta tabi. Ben anlatıyorum o dinliyor dedi gel yemek yiyelim orda konuşuruz. Tam Mediko binasının önündeyiz aaaaaaa
....
intern
....
gittim yanına,
- Abi naber..?
-...
bana boş boş akıyor
- ..?
- Ya ben dün gece trombo vermiştim ya!
- Haaaa
- Abi nooldu işe yaradı mı benim sıvı..?
Elini omuzuma attı dostça sıktı, gözlerinde bir parıltı, yüzünde i gülümseme belirdi.
- Yaradı yaradı, ikisinide kurtardık!
Höööö, ikisi?
- Abi hangi ikisi..?
Şaşkın gözlerle,
- Ne yani sen bilmiyor muydun..?
- Abi neyi
- Kadın hamiyeydi oğlum, hemde 4 aylık!
...
O an üzerimden bir yük kalktı sanki onların vebali üzerimdeydi, o canlar bana emanetti, sorumluluğum vardı. Emaneti sağ salim teslim ettim amcaya. O amca belki beni hatırlamaz ama ben o günü ve onun yüzündeki o bihaber bakışı asla unutmayacağım. Asla...
Atonica: Kız arkadaşından ayrıldı, ev arkadaşıyla kavgalı, Istanbulda yaşıyor geçici işsiz.
Ev arkadaşı: Bi bok olamadı bankacı oldu, İşbankasında çalışıyor.
Ender: Kız arkadaşından ayrıldı, Mersinde Sanovel İlaçda mümessillik yapıyor.
Atonicanın eski manita: Atonicadan ayrıldı. Santa Farma ilaçda mümessillik yapıyor. Bursada yaşıyor.
Ferhat: Askeriyeye girdi, komando olarak Ispartada eğitim gördü, teğmen rütbesiyle büyük ihtimal doğuda yurdumuzu koruyor.
Hasan Mehmet : Leylaya gitmeyi bıraktılar memleketlerine döndüler.
Ayşe Hemşire: Evlenip çoluk çocuğ karıştı.
Leyla: Orospuluğa devam ediyor.
Ufaklık: Benim sıvıdan büyük miktarda manyaklık bulaştı, umarım sağlığı iyidir...