Ufaklığı yolladık 12:30 Erzurum uçağıyla, bu aralar inmesi gerekiyor. Havaalanına gittiğimizden beri moralim bozuk, enerjim yok oldu. Güvenlik noktasından güle oynaya geçtik, güvenlik;
- Kemerleride çıkartalım
dedikçe kıkrdadık biz ailecek.
Geçtik yukarı çıktık boş olan sıralardan birine girdi bizimki Check-In yaptırdı geldi yanımıza. 110 nolu kapıdan binecek uçağa, gittik kapıya doğru orda başladı duygu seli. İnanılacak gibi değil belki ama %90 asker gidenler, kafalar traşlı, üzerlerinde en eski elbiseler (yeni olursa çalarlar) ve bol miktarda kırmızı göz. Hayatımda bu kadar fazla kırmızı gözü bir arada gördüğümü sanmıyorum. Neyse vedalaştık bizde, annem ağlıyor, babam ağlıyor (ki ben giderken hiç ağlamamıştı) yani soğukkanlılığımla övünen ben bile az kaldı başlıyodum. Sağa dön ağlayanlar, sola dön ağlayanlar, karşımda gidenler el sallıyor, selam verenler, gülümseyeler, annemin yanında bir kadın vardı, oğlu Erzuruma Jandarma çıkmış o tuttu tuttu kendini, oğlu artık geçti karşıya el salladı oda başladı ağlamaya. Annem zaten koptu salya sümük, anne tabi.
Bizimki geçti sıradan, güvenliğe doğru geldi, montunu çıkarmasını söylediler, bizimkinde surat ekşidi "gene mi lan"" ifadesi belirdi, soyundu. Geçti aldı montunu eşyasını, döndü, el salladı ve gitti. Galiba oda ağlıyodu ama anlamadım sıkıyordu kendini sanırım. Gel hatun dedim anneme üzülme ama o hıçk hıçk ağlıyor. Sonra geri dönerken ak sakallı bir amca nasıl ağlıyor gözleri kan çanağı, yanında birisi onu teskin ediyor " ağlama tamam, sen birde bir ay sonra yemin töreninde gör Vanı, çok güzel yer, hadi ağlama" gibi boş sözler söylüyordu. Anlamaz ki baba yüreği, kafası oğlunda. Sonra bir kızcağız vardı artık nişanlımı sevgilimi bilmiyorum, sarılmış ağlıyor hıçkıra hıçkıra. Ayrılamıyor gidip gidip sarlıyor. Ooof dedim biz aslan parçasını yolladık hadi dışarı...
Çıktık çıkmasına dışarı ya, perişan olduk ya. Uyuyacağım sanırım...
Bu arada bizimki Erzuruma inmiş Erzincana gidiyormuş şimdi aradı. :))))