Sanırım Lise 1"e yada orta sona gidiyordum. Yazlığımız Küçükkuyu adında güzel, şirin yeni yeni gelişen bir yerde. O öğleden sonra amatör futbol oynayan ben okul bahçesinde maç yaptıktan sonra eve dönüyorum.
Saat 8 civarı.
Eve gitnem için bir zeytinlikten geçmem gerek. Hava tam alacakaranlık moduna girmiş . Ben bisikletle eve doğru ilerliyorum. Ev tam sahilde, zeytinlikten geçerken iki yol bir noktada birleşiyor ve tek yol olarak sahile iniyor.
İşte tam o kesişim noktasında...
Bir teyze...
Elinde bişeyler yapıyor...
Ama hava kararıyor, yaşlı olduğu çok belli, acaba ne yapıyor..?
Duruyorum ve bakmaya başlıyorum 10 sn, 20 sn ,30 sn ve teyze bana doğru yavaş yavaş kafasını kaldırıyor.
Bilinçaltım kıçını yırtıyor: Kaç kaç kaç kaç kaç kaç kaaaaaaç..!
Teyzenin göz bebekleri beyaz..!
Kaç kaç kaaaaaaaaç...
Hasssss.....
Kaç kaç kaaaç kaaaaaç kaaaaaaaç...
Eller ters, ayaklar ters.
Bakıyor, donmuşum...
Kaç lan kaç...
Basıyorum bisikletin pedallarına delicesine, o mesafede 18. vitese atacak kadar deli sürüyorum eve geliyorum ve hiç birşey anlatmıyorum kimseye.
Ve o gün öğreniyorum:
iki şeyden korkacaksın:
1 - Allahtan
2 - Kendinden
Çünkü ne gelirse ya senden ya Allahtan gelir gerisi sana dokunamaz..!
O gün korkmamayı korksam da korkumu boğmayı öğrendim...